Dicle Hukuk Bürosu

Kamu Kurumlarında Mobbing

Mobbing Nedir?

 

İşyerinde psikolojik taciz (mobbing) kavramı “işyerinde diğer çalışanlar veya işverenler tara­fından tekrarlanan saldırılar şeklinde uygulanan bir çeşit psikolojik terör”dür. İşyerinde psikolojik taciz kav­ramı, kişinin saygısız ve zararlı bir davranışın hedefi olmasıyla baş­layan bir süreci ifade etmekte olup, sistematik bir şekilde uygulanan her türlü kötü muamele, tehdit, şiddet ve aşağılama gibi davranışları kapsar.

 

Toplumumuzda “işyerinde psikolojik taciz (mobbing)” kavramına ilişkin farkındalık her geçen gün artmaktadır. Önemli olan işyerinde psikolojik tacizle karşılaşan çalışanların, bununla nasıl mücadele ede­cekleri ve hangi hukuki yollara başvurabilecekleri konusunda doğru bilgi sahibi olmalarının sağlanmasıdır.

 

Çalışanlar genellikle psikolojik tacize boyun eğmektedir. Çalışanların, bunun bir kader olmadığına inandırılmaları gerekir.

 

Kamu Kurumu Çalışanları Mobbinge Uğrarsa?

 

Toplumda bu konudaki bilincin artmasıyla, psiko­lojik taciz mağdurlarının açtıkları dava sayısı da artmaktadır. Buna rağmen, “psikolojik taciz (mobbing)” kavramına ya da buna benzer bir kavrama idari yargı kararlarında pek yer verilmemektedir. Bunun en önemli nedeni, bu kavrama Genelge dışında, kamu görevlileri bakımından henüz mevzuatımızda açıkça yer veril­memiş olmasıdır.

Türkiye’de bu konunun hukuki açıdan incelendiği bilimsel çalış­malarda ise bugüne kadar konu genellikle iş hukuku bakımından ele alınmıştır; ancak idare hukuku boyutu üzerinde pek durulmamıştır.

Oysa bilindiği üzre, kamu kurum ve kuruluşla­rında da psikolojik tacizle oldukça sık karşılaşılmaktadır. Hatta kamu sektöründe çalışanların psikolojik tacizle karşılaşma riskinin, özel sek­törde çalışanlara göre daha fazla olduğu ileri sürülmektedir. Bunun nedenleri arasında kamu sektöründe işten çıkarılma riskin az olması ve çalışanların işlerini kolay kolay terk edememeleri sayılabilinir.  

 

Mobbing Mağduru Kamu Çalışanı Ne Yapmalıdır?

Kamu görevlerinin işyerinde psikolojik tacizle karşılaşmaları duru­munda, bununla nasıl mücadele edecekleri ve hangi hukuki yollara başvurabilecekleri, idarenin bu konudaki görev ve yetkileri ile sorum­luluğu konuları incelenmeden önce, bir takım örnekler verelim.

Bunlar mobbingle mücadele derneği sitesinden ulaşılan örnekler;

 

* Mağdurun kullandığı bilgisayara porno videoları yükleme

* Korktuğu ve iğrendiği şeyleri odasına koyma

* Büyü yaptırma, çekmececesine domuz yağı sürme

* Paranoyaya sürüklemek için takip etme

* Lakaplar takma, iletişimi kesme

* Mağduru akıl hastası olarak tanıtma

* Mağdura, o iş yerine ait olmadığını söyleme

* Fiziksel anlamda yapamayacağı işleri verme

* Çok iş verip süreyi kısaltarak zaman baskısıyla hata yaptırma

* Diğer çalışanlarla eşit muamele yapmama

* Diğer çalışanların mağdurla konuşmasını yasaklama

* Giyimine karışma, hakkında dedikodu yayma

* Çok başarısız çalışanlarla kıyaslama

* Mağduru yaptığı başarılı işlerde takdir etmeme

* Kişisel haberleşme adreslerine girme

* Toplantıları haber vermeme

* Mağdura bağırma, tehdit etme

* Yüksek sesle müzik dinleme

* Mağdur kokmadığı halde kokuyor söylentisi çıkarma

* Fiziksel şiddet uygulama

* Mağdurun yüzüne bakmaktan kaçınma

* Cinsel taciz, cinsel saldırı

 

Gruplamak gerekir ise, 5 gruba ayırmak mümkün

Mağdurun iletişim alanına yönelik saldırılar:

Mağdur susturulur, düşünceleri önemsenmez, kendisine sözlü olarak tehdit ve hakaretlerde

bulunulur. Mağdurun makul teklif ve görüşleri dahi duymazlıktan gelinir. Bu ve bunlara benzer davranışlar yoluyla mağdurun iletişim imkânı yok edilir.

 

Mağdurun sosyal temaslarına yönelik saldırılar:  

Mağdur ile diğer çalışanların iletişim kurması yetkililerce/mobbing faillerince engellenir. Bu durum mağdurun (görev yerinin) izole edilmesi ya da mağdurla iletişimin diğer çalışanlara yasaklanması gibi yollarla gerçekleştirilebilmektedir. Böylelikle mağdur iş ortamında yalnızlaştırılmaktadır.

 

Mağdurun itibarına yönelik saldırılar:

Mağdur hakkında dedikodular çıkarılır. Mağdurun varsa fiziksel özrü, fiziksel özellikleri, etnik kökeni, dini ve vicdani inançları ile alay edilerek küçük düşmesi sağlanır.

 

Mağdurun mesleki konumuna yönelik saldırılar:

Mağdura asıl görevi kapsamında aktif görev verilmemesi, mağdura sürekli olarak anlamsız ve

gereksiz görevler verilmesi gibi uygulamalarla mağdurun mesleki ilerlemesi kesilmektedir.

 

Mağdurun fiziksel sağlığına yönelik saldırılar:

Mağdura tehlikeli görevlerin verilmesi, fiziksel tehdit ve saldırılar yöneltilmesi, cinsel taciz

uygulanması şeklindeki davranışlarla mağdurun fiziksel ve ruhsal sağlığı tahrip edilmektedir.

 

Mobbi̇ngin Mağduru Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

Fiziksel ve zihinsel rahatsızlıklara, davranış bozuklularına, sosyal sorunlara ve ekonomik zararlar başta olmak üzere, en yaygın olarak gözlemlenenler,

Uyku bozuklukları,

ağlama nöbetleri,

konsantrasyon bozukluğu,

gerginlik ve öfke,

alınganlık,

yüksek tansiyon,

kalıcı uyku bozuklukları,

mide ve bağırsak sorunları,

aşırı kilo alma veya verme,

alkol veya ilaç (madde) bağımlılığı,

işyerinden kaçma veya uzaklaşma (sık sık geç kalma, sıkça kullanılan hastalık izinleri), şiddetli depresyon,

panik ataklar,

kalp krizleri ve diğer ciddi hastalıklar, kazalar, üçüncü kişiye yönelik şiddet, intihar girişimleri.

 

Kamu Kurumları Çalışanlar Bakımından Mobbingin Hukuki Dayanakları Nedir?

hukuki dayanakların başında; Anayasa’nın temel hak ve özgürlükler, eşitlik, çalışma özgürlüğü, devletin temel amaç ve görevleri ve bireyi koruma yükümlülüğünü düzenleyen; 12/5/10/49/56. Maddeleri gelmektedir.

 

Borç­lar Kanunu’nda ise işçiler bakımından işyerinde “psikolojik taciz” kavramı­na açıkça yer verilmektedir. Borçlar Kanunu’nun “İşçinin Kişiliğinin Korunması” başlıklı 417. maddesinin birinci fıkrasına göre “İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolo­jik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür”. Ancak kamu görevlileri bakımından henüz bu konuda AÇIK – ÖZEL kanuni bir düzenleme yoktur.

ANCAK 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun10 yürürlüğe girmesi BU ANLAMDA ÖNEMLİDİR.

Kanun’un amacı “işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağ­lanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenle­mektir” (md.1). Kanun’un 2. maddesinin 1.fıkrasına göre ise bu Kanun, kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine uygulanacaktır. Denmektedir.

Yine Kanun md. 3/1-b’de çalışan, “kendi özel kanunlarındaki statülerine bakılmaksızın kamu veya özel işyerlerinde istihdam edilen gerçek kişi” olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla, Kanun kamu görevlileri bakımından da koruma sağlamaktadır.

Kanun’da kamu sektörüne de yer verilmiş olması önemli bir adımdır. Kanun’a göre işveren, çalışanların işle ilgi­li sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür (md.4/1). Bu hükme göre, idare de kamu görevlilerinin işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağ­lamakla yükümlü olduğuna göre, işyerinde psikolojik tacizi önlemek için gerekli denetimleri yapmalı ve tedbirleri almalıdır.

Diğer taraftan, 19.03.2011 tarihli ve 27879 sayılı Resmi Gazete’de, “İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi” başlıklı ve 2011/2 sayılı bir Başbakanlık Genelgesi yayımlanmıştır.

Genelge ile işyerinde psikolojik tacizin önlenmesi ve çalışanların psikolojik tacizden korunması için, hem işverenlere hem de idareye birtakım yükümlülükler yüklenmektedir.

1. İşyerinde psikolojik tacizle mücadele öncelikle işverenin sorumluluğunda olup işverenler çalışanların tacize maruz kalmamaları için gerekli bütün önlemleri alacaktır.

  1. Bütün çalışanlar psikolojik taciz olarak değerlendirilebilecek her türlü eylem ve davra­nışlardan uzak duracaklardır.
  2. Toplu iş sözleşmelerine işyerinde psikolojik taciz vakalarının yaşanmaması için önleyici nitelikte hükümler konulmasına özen gösterilecektir.
  3. Psikolojik tacizle mücadeleyi güçlendirmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi, ALO 170 üzerinden psikologlar vasıtasıyla çalışanlara yardım ve destek sağla­nacaktır.
  4. Çalışanların uğradığı psikolojik taciz olaylarını izlemek, değerlendirmek ve önleyici po­litikalar üretmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde Devlet Personel Başkanlığı, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tarafların katılımıyla “Psikolojik Tacizle Mü­cadele Kurulu” kurulacaktır.
  5. Denetim elemanları, psikolojik taciz şikâyetlerini titizlikle inceleyip en kısa sürede so­nuçlandıracaktır.
  6. Psikolojik taciz iddialarıyla ilgili yürütülen iş ve işlemlerde kişilerin özel yaşamlarının korunmasına azami özen gösterilecektir.
  7. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı ve sosyal taraflar, iş­yerlerinde psikolojik tacize yönelik farkındalık yaratmak amacıyla eğitim ve bilgilendirme toplantıları ile seminerler düzenleyeceklerdir.”

Bu yükümlülüklerden biri, çalışanların uğradığı psikolojik taciz olaylarını izlemek, değerlendirmek ve önleyici politikalar üretmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde Devlet Per­sonel Başkanlığı, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tarafların katılımıyla Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulukurulmasıdır. Ancak henüz böyle bir kurul kurulmamıştır.

 

Kamu Kurum Ve Kuruluşlarında Nasıl Psi̇koloji̇k Taci̇z Uygulanır?

Bu düzenlemeye göre, işyerinde psikolojik tacizin mutlaka çalışanın üstü tarafından yapılması zorunlu değildir. Kişinin amiri konumunda bu­lunmayan iş arkadaşları tarafından psikolojik taciz yapılması da bu kapsamda değerlendirilecektir.

Nitekim doktrinde de psikolojik taci­zin, çalışanlara sadece üstleri tarafından değil, astları veya eşit düzey­deki çalışanlar tarafından da yapılabileceği kabul edilmektedir.

Kamu görevlilerinin maruz kaldıkları psikolojik taciz ise, genel­likle kurum veya kuruluş içindeki hiyerarşi ilişkisi”nden kaynaklan­maktadır. Diğer bir deyişle, psikolojik taciz genellikle hiyerarşik amir tarafından gerçekleştirilmektedir.

Çünkü, hiyerarşik amir, hiyerarşi gücünden kaynaklanan bazı yetkilere sahiptir. Örneğin hiyerarşik amir, astlarının memuriyet durumlarına ilişkin bazı işlemleri (örne­ğin atama-yükseltme işlemleri yapabilme, disiplin cezası verme, hiz­met yerini değiştirme gibi) yapma, asta emir verme, astın işlemlerini denetleme yetkilerine sahiptir. Hiyerarşik amir, bu yetkilerini astına karşı kötüye kullanabilir. Astın amirinin emir ve kararlarına uymakla yükümlü olması nedeniyle, psikolojik tacize varan davranışlarla kar­şılaştığında tepki gösterip karşı koyması her zaman kolay değildir.

Psikolojik taciz – Örneğin, geçici görevlendirme veya naklen atama gibi işlemlerin, hizmetin gerekleri ve kamu yararı gözetilmeden, sadece memuru ce­zalandırma ya da uzaklaştırma amacı ile yapılması, psikolojik taciz olarak değerlendirilebilir. Nitekim bir Danıştay kararında amirin böyle bir yetkisi olsa dahi: kamu yararı ile bağdaşmayan, örneğin kamu görevlisini görevinden fiilen uzaklaş­tırmak veya onu cezalandırmak gibi hizmet gereklerine ters düşen bir sonuç amaçlanmamalıdır”. Demiştir.

Diğer taraftan, disiplin cezası verme yoluyla da kamu görevlisine psikolojik taciz uygulanabilir. Hukuka aykırı bir şekilde sırf memuru yıldırmak amacıyla, memur hakkında disiplin soruşturmaları açılma­sı, disiplin cezaları verilmesi de psikolojik taciz olarak nitelendirilme­lidir.

Örneğin, Sakarya 1. İdare Mahkemesi tarafından verilen bir ka­rarda, bir devlet hastanesinde başhemşire olarak görev yapan davacı hakkında altı ayrı disiplin soruşturması açılması ve bu soruşturmalar sonucu dört tane disiplin cezası verilmesi, ayrıca bu kişinin geçici gö­revlendirme ile başka bir hastaneye görevlendirilmesi nedeniyle, kişi­lik haklarının ve manevi bütünlüğünün zarara uğratıldığı sonucuna varılmış, idare tarafından manevi tazminat ödenmesine hükmedilmiş­tir.

Mobbing” kavramının açıkça kullanıldığı bir Danıştay kararında ise, bir öğretim üyesine üç ayrı disiplin cezası verilmesi ve bu cezala­rın yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine, bu işlemler ile göreve yar­gı kararı ile atandığı tarihten itibaren kendisine karşı yürütülen taciz (mobbing), bıktırma ve yıldırmaya yönelik eylem ve işlemler, öğretim üyesinin manevi yapısını olumsuz olarak etkileyecek ağırlıkta bulun­duğundan, idarenin hukuka aykırı eylem ve işlemleri nedeniyle üzün­tü ve sıkıntı yaşayan öğretim üyesine manevi tazminat ödenmesine ilişkin ilk derece mahkemesinin kararı onanarak temyiz istemi redde­dilmiştir. Bu karar, “mobbing” kavramına açıkça yer verilen bir idari yargı kararı olması bakımından oldukça önemlidir.

Kısacası, kamu görevlileri geçici görevlendirme, naklen atama, di­siplin cezası verme yoluyla da psikolojik tacize maruz kalabilir.

 

YILDIRMAYA DİSİPLİN CEZASI OLUR İSE;

1-    DMY’ 135. Maddesinde AY 125’e uygun olarak itiraz hakkı getirilmiştir. Ancak eş zamanlı olarak idari dava da açmak gerekmektedir. İtiraz süreyi durdurmaz.

2-    AİHMe başvuru.

3-    AYM bireysel başvuru yöntemleri denenebilir.

Peki̇ Kamu Görevli̇si̇ni̇n Mobbi̇nge Karşı Hukuki̇ Korunma Yöntemleri̇ Nelerdi̇r?

  1.     İDAREYE ŞİKAYET
  2.     TR İNSAN HAKLARI KURUMUNA ŞİKAYET
  3.     KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMUNA BAŞVUUR
  4.     KAMU GÖREVLİLERİ ETİK KURULUNA BAŞVURU
  5.     ÇALIŞMAKTAN KAÇINMA HAKKI
  6.     SUÇ DUYURUSU
  7.     TAZMİNAT DAVASI  

 

1- İDAREYE ŞİKAYET:

şikayet sözlü ya da yazılı olarak, en yakın amirden başlayarak silsile yolu ile şikayet edilen amirler atlanarak yapılır.

Burada şikayet edilecek olan sadece amir değil, kamu görevlisine eşit düzeydeki çalışanlar veya astları tarafından yapılan davranışlar da şikayete konu olabilir.

Yapılan şikayete idare tarafından  30 gün içinde (Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları Hakkında Yönetmelik’in) muhakkak cevap verilmesi gerekir. Aksi halde idare doğrudan sorumlu olacaktır.

Burada önemli olan; şikayet başvurusunu genelge ve kanuna göre son derece titizlik ve tarafsızlıkla incelemek zorunda olan idare, psikolojik tacizi sona erdirmek için gerekli tedbirleri almakla da yükümlüdür.  Şikayet başvurusuna rağmen, inceleme başlatmayan, gözetim ve de­netim yapmayan ve gerekli tedbirleri almayan idarenin hizmet kusuru söz konusu olacaktır.

Dolayısıyla, bu hükümden hareketle sadece tacizde bulunan kamu görevlisi hakkında değil, aynı zamanda şikayet başvurusunu dikkate almayan, şikayet üzerine gerekli inceleme ve araştırmayı yaptırmayan ve gerekli tedbirleri almayan veya bunları yapmakta geciken kamu gö­revlileri hakkında da disiplin soruşturması başlatılarak, uygun disip­lin cezası verilmesi gerekmektedir.

Tacizde bulunan kamu görevlisi hakkında disiplin soruşturması­na başlanabilmesi için mutlaka bir şikayet başvurusu yapılmış olması zorunlu değildir. İdarenin, psikolojik taciz niteliğindeki tutum ve dav­ranışları kendiliğinden öğrenmesi durumunda da, tacizde bulunan kamu görevlisi hakkında disiplin soruşturması başlatması ve bunun sonucunda kusurlu olan kamu görevlisine mevzuata göre uygun olan disiplin cezasını vermesi gerekir.

Fiil belirlendikten sonra verilecek ceza. Elbette bu konuda özel bir düzenleme ve duruma özgü cezalar yok. Kınama-uyarma gini DMYdeki cezalar verilir.

Nasıl ki; 6098TBK md 417/son da; İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı dav­ranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan so­rumluluk hükümlerine tabidir. Şeklinde hüküm var ise, kamu görevlileri için de bu şekilde bir hükme ihtiyaç vardır.

Çünkü idare de işveren gibi aynı şekilde kamu görevlisinin kişilik haklarını korumak ve saygı göstermekle yükümlü olup, bunu sağlamak için gerekli denetimi yap­mak ve tedbirleri almakla yükümlüdür.

 

2- TR İNSAN HAKLARI KURUMUNA ŞİKAYET

2012 yılında kurulmuş özerk bir kurumdur bu. Her türlü insan haklarına ilişkin şikayetleri inceliyor. Ancak raporları arasında henüz mobbinge dair bir rapor yok. Kurumun bürolarının bulunmadığı yerlerde, il/ilçe insan hakların kurulları var, başvuru buralara yapılıyor.  2002 yılında Erzurum idare mahkemesi tarafından da bu kurul tarafından düzenlene rapora atıf yapılmıştır.

KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMUNA BAŞVURU ombudsman.gov.tr isimli site de incelendiğinde, idareye karşı kamu denetçilerine başvurabilmek mümkün kılınmıştır.

 

Kurum, idarenin her türlü işlem ve eylemleri ile tutum ve davranışlarına karşı yapılan şikayetleri değer­lendirecektir. 17. maddeye göre, Kurum’a başvuruda bulunulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda öngörülen idari başvuru yolları ile özel kanunlarda yer alan zorunlu idari başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur.

 

İdari başvuruya idare tarafından verilecek cevabın tebliği tarihinden veya idare başvuruya altmış gün içinde cevap vermediği takdirde bu sürenin bitmesinden itibaren altı ay içinde Kurum’a başvurulabilecektir.

 

İdari başvuru yolları tüketil­meden yapılan başvurular ilgili kuruma gönderilir. Ancak Kurum, te­lafisi güç veya imkansız zararların doğması ihtimali bulunan hallerde, idari başvuru yolları tüketilmese dahi başvuruları kabul edebilecektir.

Dava açma süresi içinde yapılan başvuru, işlemeye başlamış olan dava açma süresini durduracaktır.

MESELA;

Eğer idare, psikolojik tacize ilişkin başvuruya 60 gün içinde olumsuz cevap verirse, bu cevabın tebliğin­den itibaren; 60 gün içinde cevap vermezse, 60 günlük sürenin biti­minden itibaren 6 ay içinde, psikolojik taciz mağduru kamu görevlisi, Kurum’a başvurabilecektir.

ANCAK  icrai bir karar niteliğinde olmayacaktır. Çünkü, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu md. 5/1’e göre, Kurum, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarına ilişkin olarak idareye sadece önerilerde bulunmak­la görevlidir. Kurum’un idarenin işlem ve eylemleri üzerinde başka bir yetkisi bulunmadığı gibi, herhangi bir yaptırım uygulama yetkisi de yoktur.

4 KAMU GÖREVLİLERİ ETİK KURULU, etik.gov.tr

Ancak bu kurula, Kurul’a en az genel müdür veya eşiti seviyedeki kamu görevlile­ri hakkında başvurulabilir. Yine icrai bir karar değil, öneri niteliğindedir.

5 SUÇ DUYURUSU,

Aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, savcılık şikayeti mümkün. Memur için izin alınması gerekir.

6 ÇALIŞMAKTAN KAÇINMA HAKKININ KULLANILMASI

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre, kamu sektöründe ve özel sektörde çalışanlara “çalışmaktan kaçın­ma hakkı” tanınmaktadır.

13.Madde uyarınca; iş görmekten kaçınmak için ciddi ve yakın bir tehlike olmalıdır.  Psikolojik tacizin de çalışanı etkileyebilecek zarar verme potansiyeli bulunmak­tadır. Ama burada önemli olan bu tehlikenin “ciddi ve yakın” olmasıdır. Her psikolojik taciz vakası ciddi ve yakın bir tehlike oluşturmayabilir. Psikolojik taciz katlanılması imkansız bir noktaya gelmiş ve çalışanın sağlığını olumsuz yönde etkilemeye başlamışsa, artık çalışmaktan ka­çınma hakkının kullanılabileceğini kabul etmek gerekir.

 

TAZMİNAT DAVASI

Kamu görevlilerine yapılan psikolojik taciz, idari işlemler vasıta­sıyla gerçekleştirilebileceği gibi, eylemler vasıtasıyla da gerçekleştiri­lebilir. Kamu görevlileri, baskı yapma, yıldırma amacıyla haklarında tesis edilen geçici görevlendirme, naklen atama, disiplin cezası verme gibi idari işlemlerin iptali istemiyle idari yargıda iptal davası açabilir­ler. Ancak psikolojik taciz olarak nitelendirilebilecek işlem veya eylemler idari dava konusu olamaz.

Psikolojik tacize maruz kalan kamu görevli­sinin uğradığı zarar iki şekilde tazmin edilebilir. Birincisi, psikolojik taciz nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle, kamu görevlisinin kişisel kusurundan dolayı, doğrudan doğruya kamu görevlisine karşı adli yargıda tazminat davası açılabilir. İkincisi ise hizmet kusuru ne­deniyle idareye karşı idari yargıda tam yargı davası açılabilir.

Bu noktada, kişisel kusur ve hizmet kusuru farkını bilmek gerekir.

Bu ayrım her somut olayda incelenmelidir.  Kişisel kusuru belirlemek çok zordur ve hala somut kriterler yoktur. ancak uyuşmazlık mahkemesi bir kararında;

…Kişisel kusur ile hizmet kusuru ayrımında şu ölçütler kullanılabilir.

1- Eylem ve kusurlarının hizmetten açıkca ve kolayca ayrılabilmesi,

2- Kötü niyetle üçüncü kişiye ya da kuruma zarar vermenin amaçlanması,

3- Kendisine ya da başkasına özel çıkar sağlanması,

4- Bağışlanmayacak ölçüde işlem ve eylemlerde ağır kusur bulunması,

5- Yetkinin bilerek ve isteyerek kötüye kullanılması,

6- İdarenin görev alanı dışına çıkılması hallerinde memur veya diğer kamu görevlisinin kişisel kusurundan söz edilebilir.  

AYM bir kararında;

Somut olgularla izah edilmek istenirse; idare ajanının kin, hınç, düşmanlık ve benzeri duy­guların etkisi altında kalarak işlediği fiiller ile, emredici yasa kurallarına ve hukuka açıkça karşı gelme şeklindeki tutum ve davranışları kişisel kusuru oluşturur. Gerek öğretide ve gerekse yargısal kararlarda “personelin” kişisel eylem ve davranışları idari eylem ve işlem sayılmamıştır.

Görev kusuru ise hizmet kusuru kapsamında değerlendirilen bir kusur türüdür. Diğer bir deyişle, görev kusurunun bulunması duru­munda, meydana gelen zararı öncelikle idare karşılar. Görev kusuru­nu kişisel kusurdan ayıran özellik, görev kusurunun hizmetten ayrıla­mayan, kamu görevlisinin yetkilerini kullanırken işlediği kusur olarak değerlendirilmesidir.

doktrinde görev kusuru tanımlanırken, bu kusurun özel­likle görevin ve hizmetin gereği olarak kamu görevlilerinin yetkilerini kullanmasından dolayı ortaya çıkması, hizmetten ayrılamaması özel­likleri üzerinde durulmaktadır.

Peki bir kamu görevlisinin başka bir kamu görevlisine psikolojik tacizde bulunmasını hangi kapsamda değerlendirmeliyiz? Bu davranı­şı/davranışları kişisel kusur kapsamında mı, görev kusuru kapsamın­da mı ele almalıyız?

İdarenin sorum­lu tutulabilmesi için hizmet kusurunun varlığı gerekir. Psikolojik taciz vakalarında hizmet kusuru ise idarenin denetim görevini gereği gibi yerine getirmemesi, gerekli tedbirleri almaması veya almakta gecik­mesi durumlarında ortaya çıkabilir.

MESELA BİR UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARINDA, GÖREV KUSURU SAYMIŞ.

ŞÖYLE ;

Bu duruma göre; her ne kadar idari yargı düzeninde kural olarak, idareye karşı açılan davalara bakılabilmekte ve kamu personeli de olsa gerçek kişilere karşı kişisel kusurdan hareketle tazminat davası açılmasına olanak bulunma­makta ise de; yukarıda açıklandığı üzere, olayda kişisel kusur sözkonusu olma­yıp tazminat davasının konusunu oluşturan zarar, kamu personelinin gö­revi sırasında kullandığı yetkilerden ve resmi sıfatından ayrılamayan, aksine bunlarla sıkı sıkıya ilgili ve bağlantılı bulunan kusurdan doğ­rudan idare yönünden “hizmet kusuru” ve kamu personeli yönünden de “görev kusuru” esaslarına göre değerlendirilmesi gereken bu sorumlu­luğun yargısal denetimi görevi idari yargı yerine ait bulunmaktadır.

BU YÖNDE YARGITAY KARARI DA VARDIR.

ANCAK;

Kanımızca kamu görevlisinin psikolojik taciz olarak nitelendirile­bilecek bu tutum ve davranışları, kamu görevlisinin görevi sırasında ve görevi dolayısıyla, yetkilerini kullanırken işleyebileceği kusurlar olmasına rağmen, bunlar idareye atfı ve izafesi mümkün olmayan ve görevin gerekleri ile bağdaşmayan, hizmetten ayrılabilir nitelikte ku­surlardır. Çünkü bunlar kin, düşmanlık gibi duygularla kötülük et­mek, zarar vermek, kamu görevlisini yıldırmak, huzurunu kaçırmak için “kasıtlı” olarak, yapılan davranışlardır. Burada tacizde bulunan kamu görevlisinin amacı hizmetin görülmesi (ifası) değildir; dolayı­sıyla davranışları da görev gereği yapılan davranışlar değildir. Bu nedenle, işyerinde psikolojik taciz kapsamındaki davranışlar “kişisel kusur” olarak değerlendirilmeli ve bu davranışlardan dolayı meyda­na gelen zararlardan kamu görevlisinin kendisi sorumlu olmalıdır. Gerçek kişilere karşı idari yargıda tam yargı davası açılamayacağına göre, böyle bir durumda psikolojik tacizde bulunan kamu görevlisine karşı adli yargıda tazminat davası açılmalıdır.

Ancak burada ispat so­runu ortaya çıkabilecektir. Tacizde bulunan kamu görevlisinin tutum ve davranışlarını, yukarıda belirtilen niyet ve amaçlarla yaptığını is­pat etmek her zaman kolay değildir. Çünkü burada söz konusu kusur subjektif bir kritere dayanmaktadır. Bu nedenle, aynı zamanda tacizde bulunan kamu görevlisinin yetkilerini eşitlik ilkesine, hizmetin gerek­lerine ve kamu yararına uygun bir şekilde kullanıp kullanmadığının da tespiti gerekir.

Peki işyerinde bir kamu görevlisinin başka bir kamu görevlisine karşı psikolojik tacizde bulunması durumunda, idarenin hiç mi sorum­luluğu olmayacaktır? İdarenin denetim yükümlülüğü kapsamında, kamu görevlilerini denetlemesi gerekmektedir. İdare, kamu görevlile­rini psikolojik tacizden koruma ve psikolojik tacizi önleme konusunda gerekli özeni göstermek ve tedbirleri almakla yükümlüdür. Diğer bir deyişle, idare, çalışanlarının psikolojik tacize maruz kalmaması, maruz kalanların ise daha fazla zarar görmemesi için gerekli her türlü tedbiri almalıdır.

 

Bu denetim yükümlülüğünü gereği gibi ya da hiç yerine getirme­yen idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğu söz konusu ola­caktır. İdare şikâyet üzerine ya da kendiliğinden, işyerinde psikolojik taciz yapıldığını öğrendiğinde, psikolojik tacizi önlemek için gerekli tedbirleri almazsa ya da almakta gecikirse, örneğin psikolojik tacizde bulunan kamu görevlisi hakkında disiplin soruşturması başlatmazsa, idarenin hizmet kusuru söz konusu olacaktır.

 

Bu süreçleri takip ederek ama muhakkak bu konuda uzman bir avukattan hizmet alarak olumlu netice alma şansınız oldukça yüksektir.

 

Exit mobile version